TMK 708. Madde- Yeni Arazi Oluşması
“Madde 708- Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da
seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi
Devlete ait olur.
Devlet, bu araziyi kamusal bir sakınca bulunmadığı takdirde öncelikle arazisi kayba
uğrayana veya bitişik arazi malikine devredebilir.
Toprak parçalarının kendi arazisinden koptuğunu ispat eden malik, bunları, durumu
öğrendiği tarihten başlayarak bir ve her hâlde oluşumun gerçekleştiği tarihten başlayarak on yıl
içinde geri alabilir.”
I. Giriş
Mülkiyet hakkı, anayasal bir güvenceye sahip olmakla birlikte, özellikle taşınmaz mülkiyeti söz konusu olduğunda, sadece bireysel hakları değil, kamu yararını da ilgilendiren düzenlemeler içermektedir. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 708. maddesi, tabiat olayları sonucu oluşan yeni arazilerin mülkiyet statüsünü belirlemekte; bireylerin, komşu maliklerin ve kamu idaresinin bu oluşumlar üzerindeki haklarını sistematik şekilde düzenlemektedir. Madde, hem mülkiyetin kazanılması hem de iadesine ilişkin kurallar öngörmekte olup kamu hukuku ve özel hukuk kesişiminde yer alır.
Bu makalede, maddenin yapısal analizi, temel kavramları, uygulamada ortaya çıkan sorunları ve Yargıtay içtihatlarına yansıyan yönleri değerlendirilecektir.
II. TMK m. 708’in Sistematik İncelemesi
A. Madde Metni
“Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi Devlete ait olur.
Devlet, bu araziyi kamusal bir sakınca bulunmadığı takdirde öncelikle arazisi kayba uğrayana veya bitişik arazi malikine devredebilir.
Toprak parçalarının kendi arazisinden koptuğunu ispat eden malik, bunları, durumu öğrendiği tarihten başlayarak bir ve her hâlde oluşumun gerçekleştiği tarihten başlayarak on yıl içinde geri alabilir.”
B. Unsurlarına Göre Analiz
1. Doğal Oluşum ve Mülkiyetin Başlangıcı
Maddeye göre, aşağıdaki doğal olaylar sebebiyle yararlanmaya elverişli yeni araziler ortaya çıktığında bu araziler resen Devletin mülkiyetine geçer:
- Birikme (alüvyon oluşumu)
- Dolma
- Toprak kayması
- Kamuya ait suların yatağında veya seviyesinde değişim
Bu hüküm, mülkiyetin kazanılmasında tescil şartının aranmadığı istisnai durumlardan birine işaret eder. Devlet, bu tür yerlerde kendiliğinden malik sıfatı kazanır. Ancak bu mülkiyet kamu yararına hizmet edecek nitelikte olduğu ölçüde anlam taşır.
2. Öncelikli Devralma Hakkı
Devletin malik sıfatını kazanması, ilgili taşınmazın kamusal amaçlarla kullanılması amacına hizmet etmekteyse korunur. Ancak böyle bir zorunluluk yoksa Devlet;
- arazisi kayba uğrayan kişiye veya
- bitişik arazi malikine
öncelik tanıyarak taşınmazı devredebilir. Bu düzenleme, zarara uğrayan kişinin telafi edilmesi ve mülkiyetin sürekliliği ilkesi çerçevesinde değerlendirilir.
3. Geri Alma Hakkı
Özellikle toprak kayması sonucu taşınmazdan ayrılan parçaların geri alınmasına imkân tanınmaktadır. Ancak bu hak;
- Durumun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl,
- Oluşumun gerçekleştiği tarihten itibaren her hâlükârda on yıl
içinde kullanılmalıdır. Bu sürelerin geçmesi halinde hak zamanaşımına uğrar. Bu düzenleme, taşınmaz sicilinin güvenliği ilkesine dayalıdır.
III. Uygulamada TMK 708’in Yansımaları
A. Tapu Siciline Tescil
Her ne kadar TMK m. 705’e göre taşınmaz mülkiyeti kural olarak tescille kazanılsa da; 708. maddede düzenlenen hâllerde Devletin mülkiyeti tescilsiz kazanması mümkündür. Bu, kamu hukukuna dayalı özel bir istisnadır.
Uygulamada bu durumlar genellikle kadastro tespitleri sırasında fark edilir. Yeni oluşan toprağın tapu siciline Devlet adına tescili gerçekleştirilir ve daha sonra ilgili kanallar vasıtasıyla devri gündeme gelebilir.
B. Tazminat Talebi ve Kamulaştırma İhtimali
Eğer Devlet, bu yeni araziyi herhangi bir kişiye devretmek istemezse, kayba uğrayan malikin mülkiyet hakkı ihlal edilmemesi açısından kamulaştırma usulünün uygulanması ya da tazminat ödenmesi gündeme gelebilir.
C. İspat Sorunları ve Teknik Deliller
Kopan toprağın kime ait olduğu konusunda uyuşmazlıklar yaşanabilir. Özellikle akarsu kenarında, heyelan bölgelerinde veya nehir yataklarında oluşan topraklar için jeolojik raporlar, kadastro tespitleri, uydu görüntüleri ve tanık beyanları ile delil ikamesi sağlanır. Bu davalarda teknik bilirkişi raporları kritik öneme sahiptir.
IV. Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme
Aşağıdaki resmî kararlar, maddenin uygulamadaki önemini göstermektedir:
Yargıtay 1. HD, 2017/2456 E., 2018/5321 K., T. 24.10.2018
Kararda, taşınmazın nehir yatağının değişmesi sonucu oluşan yeni toprak parçasının Devletin mülkiyetine geçtiği, ancak komşu parsel maliki olan davacının öncelikli alım hakkı bulunduğu belirtilmiş; idarenin keyfî olarak üçüncü bir kişiye tahsisinin iptali gerektiği hükme bağlanmıştır.
Yargıtay 16. HD, 2014/13012 E., 2015/17369 K., T. 12.11.2015
Heyelan sonucu alt parsele kayan toprağın, teknik bilirkişi raporuyla eski yerine ait olduğu sabit görülmüş; davacının mülkiyet hakkının korunması amacıyla geri iadesine karar verilmiştir.
Bu kararlar, hem taşınmazın oluşumunun teknik tespitini hem de öncelik hakkı ve ispat yükünü açıkça ortaya koymaktadır.
V. Öğreti Görüşleri
A. Prof. Dr. Ömer KAPLAN
Kaplan’a göre bu madde, doğa olaylarının neden olduğu taşınmaz değişikliklerinin kamu yararı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyar. Mülkiyetin kamuya geçmesi ilkesi, bireylerin haklarının tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmez; adil ve dengeli bir çözüm öngörülür.
B. Prof. Dr. Fikret EREN
Eren, Devletin öncelikli devretme yükümlülüğünün bağlayıcı değil takdiri olduğunu vurgular. Ancak bu takdir yetkisi, keyfîlik sınırını aşmamalıdır; aksi halde idari işlemin iptali söz konusu olabilir.
VI. Sonuç ve Değerlendirme
TMK m. 708, mülkiyetin doğal olaylara bağlı olarak şekillendiği özel durumları ele almakta ve kamu yararı ile bireysel mülkiyet hakkı arasında denge kurmaya çalışan bir hüküm sunmaktadır. Devletin yeni oluşan araziler üzerindeki doğrudan mülkiyeti, kamu düzenini sağlamaya yöneliktir. Ancak bu hak, keyfî kullanım anlamına gelmemelidir.
Uygulamada ortaya çıkan toprak kaymaları, dolgu alanları, alüvyon oluşumları gibi durumlarda, mülkiyetin kime ait olduğu, nasıl tescil edileceği, kimin öncelikli hakka sahip olduğu gibi soruların yanıtı bu madde çerçevesinde netleştirilmektedir.
Sonuç Cümlesi
Taşınmaz mülkiyetiyle ilgili hukuki işlemler ve özellikle doğal oluşumlar sonucu ortaya çıkan araziler üzerindeki hak iddiaları, ciddi hak kayıplarına yol açabilecek niteliktedir. Bu nedenle, böyle durumlarla karşılaşıldığında, mutlaka uzman bir hukukçudan profesyonel destek alınması gerekir. Yapılacak küçük bir hata, mülkiyetin tümüyle kaybına yol açabilir.