TMK 432. Madde- Koruma Amacıyla Özgürlüğün Kısıtlanmasında Usul
“Madde 436- Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak
üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:
Karar verilirken ilgilinin bunun sebepleri hakkında bilgilendirilmesi ve karara karşı
denetim makamına itiraz edebileceğine yazılı olarak dikkatinin çekilmesi zorunludur.
Bir kuruma yerleştirilen kişiye, alıkonulma kararına veya kurumdan çıkarılma isteminin
reddine karşı en geç on gün içinde denetim makamına itiraz edebileceği derhal yazılı olarak bildirilir.
Mahkeme kararını gerektiren her istem, gecikmeksizin yetkili hâkime ulaştırılır.
Yerleştirme kararı veren vesayet makamı veya hâkim durumun özelliklerine göre bu
istemin görüşülmesini erteleyebilir.
Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike
arzeden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmî sağlık kurulu raporu alındıktan sonra
karar verilebilir. (Mülga cümle:6/12/2019-7196/53md.) (…)
(Ek:6/12/2019-7196/53md.) (Değişik:2/3/2024-7499/7 md.) Resmî sağlık kurulu
raporunun alınabilmesini temin amacıyla; kişinin vücudundan kan veya benzeri biyolojik
örneklerle kıl, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilir, kişiye gerekli tıbbi müdahaleler yapılabilir
ve gerektiğinde kişi, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna
yerleştirilebilir. Hekim ön raporu üzerine verilen yerleştirme kararı derhâl ilgiliye ve yakınlarına
bildirilir. İlgili veya yakınları, bu karara karşı bildirimden itibaren on gün içinde denetim
makamına itiraz edebilir, yapılan itiraz kararın icrasını durdurmaz. İtiraz denetim makamınca
ivedilikle karara bağlanır.
(Ek:6/12/2019-7196/53md.) Bu madde kapsamında alınan kararların icrası için
gerektiğinde ilgili kişi hakkında zor kullanılabilir ve sağlık görevlilerinden gerekli tıbbi yardım
alınabilir.”
1. Giriş
Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, bireyin kendi sağlığı, toplumun huzuru veya kamu güvenliği açısından tehlike oluşturduğu durumlarda devreye giren bir hukuk mekanizmasıdır. Bu mekanizma, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı gibi sebeplerle bireyin iradesinin yeterince sağlıklı bir şekilde oluşmadığı ya da kamu düzenine zarar verebileceği öngörüldüğü hallerde uygulanmaktadır. Ancak, bu tür kısıtlamalar bireyin temel hak ve özgürlüklerine doğrudan etki ettiği için hukuki güvencelerle sınırlandırılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 436. maddesi, bu kapsamda ayrıntılı düzenlemeler getirmekte ve bireyin haklarını koruyacak bir denetim mekanizması oluşturmaktadır.
Bu makalede, koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanmasının hukuki çerçevesi detaylı olarak ele alınacak, uygulama süreçleri incelenecek ve Yargıtay kararları ışığında bu tür kısıtlamaların pratikte nasıl uygulandığı analiz edilecektir. Ayrıca, bu sürecin bireyler ve toplum açısından doğurduğu sonuçlar, uluslararası hukuk çerçevesinde karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır.
2. Koruma Amacıyla Özgürlüğün Kısıtlanmasının Hukuki Dayanakları
Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, temel olarak bireyin kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek için getirilen bir tedbir olup, hukukun çeşitli alanlarında yer alan normlarla desteklenmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
2.1 Anayasal Çerçeve
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın kişisel özgürlükleri düzenleyen maddeleri, bireyin haksız yere hürriyetinden mahrum bırakılamayacağını belirtmektedir. Anayasa’nın 19. maddesi, kişilerin ancak kanunda öngörülen sebeplerle ve usule uygun şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakılabileceğini düzenler. Ancak, kamu düzeni, toplum sağlığı veya bireyin kendi iyiliği için belirli şartlar altında kısıtlama getirilebilir.
2.2 Medeni Hukuk
TMK 436, bu konuda ana yasal dayanak olup, bireyin korunması ve toplum güvenliğinin sağlanması amacıyla özel hükümler içermektedir. TMK’ya göre, akıl hastalığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı gibi bireyin iradesini etkileyen durumlar söz konusu olduğunda, bireylerin kendi başlarına hareket edemeyeceği durumlarda, yetkili makamlar tarafından özgürlükleri sınırlandırılabilir.
Özellikle vesayet makamları veya yetkili hâkimler tarafından alınan kararlar, bireyin kısıtlanma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Vesayet makamı, kişisel durumu değerlendirerek bireyin korunmasına yönelik kararlar alabilirken, hâkim tarafından verilen kararlar doğrudan uygulanabilir nitelikte olup, belirli prosedürlere tabidir.
2.3 Ceza Hukuku ve İdari Düzenlemeler
Ceza kanunları da kamu düzeni ve bireylerin güvenliği açısından belli durumlarda özgürlüğü kısıtlama yetkisini devlete tanımaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, belirli suçların işlenmesi halinde zorunlu tedavi veya gözetim altına alma gibi hükümler içermektedir. Suç işleme potansiyeli bulunan veya kamu güvenliğini tehdit eden bireyler için koruma amaçlı özgürlüğün kısıtlanması uygulamaları devreye girmektedir.
Ayrıca, idari düzenlemeler de bireylerin sağlık açısından risk teşkil etmeleri durumunda zorunlu tedavi süreçlerini düzenlemektedir. Bu kapsamda, alkol ve uyuşturucu bağımlıları ile ağır psikiyatrik rahatsızlıkları bulunan bireylerin kontrol altında tutulması amacıyla kamu sağlık kurumlarının yetkileri artırılmıştır.
2.4 Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi de özgürlük hakkını koruma altına alırken, akıl hastalığı veya kamu güvenliğini tehdit eden unsurlar sebebiyle belirli hallerde özgürlüğün kısıtlanmasına izin vermektedir. Ancak, bu tür uygulamaların keyfi ve hukuka aykırı olmaması için sıkı denetim mekanizmaları öngörülmüştür.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de bireyin özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Bu doğrultuda, bireylerin özgürlükleri ancak meşru hukuki sebeplerle kısıtlanabilir ve kısıtlama süreçlerinin denetimi sıkı kurallara bağlanmıştır.
3. Uygulama Esasları ve Usulü
TMK 436, bireyin özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin belli başlı şu esasları ortaya koymaktadır:
- Bireyin Bilgilendirilmesi: Karar verilirken ilgili bireye, kararın sebepleri yazılı olarak bildirilmelidir. Ayrıca, kararın denetim makamına itiraz edilebilir olduğu vurgulanmalıdır. Kişinin hakları ve başvuru yolları konusunda eksiksiz bilgilendirilmesi gerekmektedir.
- Denetim Makamına İtiraz Hakkı: Karar verilen birey, en geç 10 gün içinde karara itiraz etme hakkına sahiptir. Bu süreçte bağımsız bir mahkeme tarafından itirazın değerlendirilmesi zorunludur.
- Resmî Sağlık Kurulu Raporu: Bireyin akıl hastalığı, bağımlılık gibi durumlar nedeniyle kısıtlanabilmesi için resmî bir sağlık kurulu raporunun bulunması zorunludur. Aksi halde, bireyin özgürlüğü hukuka aykırı olarak kısıtlanmış sayılır.
- Zor Kullanma Yetkisi: Gerektiği durumlarda bireyin sağlık kuruluşuna yerleştirilmesi için zor kullanılabilir. Ancak, bu zor kullanma yetkisi yalnızca hukuk çerçevesinde ve insan haklarına uygun şekilde kullanılmalıdır.
4. Yargı Kararları ve Emsal Uygulamalar
Yargıtay, bu konuda verdiği kararlarla bireyin temel haklarının korunmasını güvence altına almaya çalışmıştır. Şu emsal kararlar, uygulamaların hukuka uygunluğunu denetlemek açısından önem taşımaktadır:
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı: Akıl hastalığı nedeniyle hastaneye yatırılan bir bireyin, haksız yere özgürlüğü kısıtlandığına karar vermiş ve usul kurallarının ihlal edildiğini belirlemiştir.
- Yargıtay Ceza Dairesi Kararı: Zorla hastaneye yatırılan bireyin itiraz hakkının elinden alınmasını hukuka aykırı bulmuş ve kararı iptal etmiştir.
5. Sonuç ve Değerlendirme
Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, hukuki ve etik açıdan önemli bir konudur. Bireyin haklarının korunması ve toplum güvenliğinin sağlanması arasındaki denge, hukuki düzenlemeler ve yargı kararlarıyla belirlenmelidir. Hukuki konuların karmaşıklığı göz önüne alındığında, uzman bir hukukçudan destek alınması önemle tavsiye edilir.