TMK 175. Madde- Boşanmada Yoksulluk Nafakası
“Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak
koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
Giriş
Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan eşin korunması amacıyla düzenlenmiş önemli bir hukuk normudur. Bu madde, yoksulluk nafakası taleplerine ilişkin temel ilkeleri ortaya koymaktadır. Yoksulluk nafakası, boşanma sonrası tarafların sosyal ve ekonomik dengesini koruma amacı güden bir düzenlemedir. Ancak bu düzenlemenin uygulanması ve sonuçları, birçok hukuki ve toplumsal tartışmayı da beraberinde getirmektedir.
Bu makalede, Madde 175’in içerdiği hükümlerin kapsamı, uygulaması, hukuki sonuçları ve toplumsal etkileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Ayrıca konuya ilişkin Yargıtay içtihatlarına yer verilerek uygulamada ortaya çıkan sorunlara dikkat çekilecektir. Bunun yanı sıra yoksulluk nafakasının süresiz olmasının getirdiği tartışmalar ve olası çözüm önerileri değerlendirilecektir. Hukuki düzenlemelerin toplum üzerindeki etkileri ve bireysel hakların korunmasına yönelik önerilerle birlikte, mevcut uygulamanın kapsamlı bir analizi yapılacaktır. Ek olarak, yoksulluk nafakasının tarihsel gelişimi ve uluslararası hukuktaki benzer düzenlemeler de inceleme kapsamına alınacaktır.
Madde 175: Yoksulluk Nafakası Talep Edilmesinin Şartları
Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi şu şekildedir:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
Bu hüküm doğrultusunda yoksulluk nafakası talep edilebilmesi için belirli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar şunlardır:
- Boşanma Nedeniyle Yoksulluğa Düşme: Nafaka talep eden tarafın, boşanma sonucunda yoksulluğa düşeceğinin açıkça ortaya konması gerekmektedir. Yoksulluğun tanımında, bireyin temel ihtiyaçlarını karşılayamaması durumu esas alınmaktadır. Bu kapsamda, gelir düzeyi, eğitim seviyesi ve iş bulma olanakları gibi faktörler dikkate alınır. Yoksulluk, salt gelir yetersizliğinden ibaret olmayıp, bireyin sosyal statüsünü kaybetmesi durumlarını da içerebilmektedir.
- Kusurun Daha Ağır Olmaması: Nafaka talep eden eşin, diğer eşe kıyasla daha ağır bir kusurunun bulunmaması şarttır. Bu şart, tarafların boşanma sürecindeki davranışları ve boşanmaya neden olan olaylar ışığında değerlendirilir. Yargıtay kararları, kusurun belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Ağır kusur, nafaka talebini doğrudan etkileyen en önemli unsurlar arasında yer alır.
- Mali Güce Oranlı Nafaka: Nafaka talep edilen tarafın mali gücü oranında ödeme yapması öngörülmüştür. Bu durumda nafaka yükümlüsünün gelir durumu, mevcut borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişiler ve yaşam standardı gibi hususlar dikkate alınır. Bu durum, hem nafaka alacaklısı hem de nafaka borçlusu açısından hakkaniyeti sağlamayı amaçlar. Nafaka miktarının belirlenmesinde adalet ilkesinin uygulanması, hukuki denetimin ana prensiplerinden biri olmalıdır.
- Süresiz Nafaka: Madde metnine göre, nafaka süresiz olarak hükmedilebilir. Ancak uygulamada bu durum, özellikle toplumsal ve hukuki tartışmalara yol açmaktadır. Süresiz nafaka uygulamasının taraflar üzerinde ekonomik ve psikolojik etkileri sıkça eleştirilmektedir. Süresiz nafaka, özellikle genç yaşta boşanan bireyler için ekonomik bağımsızlıklarını kaybetme riski yaratabilmektedir.
Yargıtay Kararlarında Yoksulluk Nafakası
Yargıtay’ın yoksulluk nafakası ile ilgili kararları, hukuki uygulamaların şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Yargıtay, nafaka talep eden tarafın yoksulluğa düşeceğini ve bu durumun boşanma nedeniyle meydana geldiğini ispat etmesi gerektiğini sürekli olarak vurgulamaktadır. Ayrıca şu hususlar öne çıkmaktadır:
- Nafaka alacaklısının çalışabilir durumda olup olmadığı değerlendirilir. Örneğin, bir mesleği olmayan, yaşlı veya sağlık sorunları nedeniyle çalışamayan taraf lehine nafaka hükmedilmesi ihtimali daha yüksektir. Çalışma potansiyeli olan bireylerin ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları gerektiği sıkça vurgulanmaktadır.
- Nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu da detaylı olarak incelenir. Gelir düzeyi, sosyal statü ve mevcut yükümlülükler göz önünde bulundurularak nafaka miktarı belirlenir. Nafaka yükümlüsünün ekonomik olarak sürdürülebilir bir yük altında olmaması gerektiği belirtilmektedir.
- Nafaka talebinde bulunan tarafın, boşanmanın gerçekleşmesine sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu olmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Ağır kusurlu tarafın nafaka talebinin reddedilmesi mümkündür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yoksulluk nafakasına ilişkin birçok kararda, tarafların ekonomik durumlarının detaylı bir şekilde araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Bu araştırmaların eksik yapılması durumunda kararların hukuka aykırılık taşıyabileceği belirtilmiştir. Ayrıca Yargıtay, nafaka miktarının belirlenmesinde makul bir denge sağlanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Yoksulluk Nafakasının Tartışmalı Yönleri
Madde 175, yoksulluk nafakasını süresiz olarak öngörmekte olup, bu durum kamuoyunda ve hukuk camiasında çeşitli tartışmalara neden olmaktadır. Tartışmalara yol açan başlıca konular şunlardır:
- Süresiz Nafaka Meselesi: Nafaka alacaklısının sürekli olarak eski eşe bağımlı bir ekonomik durumda olması eleştirilmektedir. Özellikle uzun yıllar devam eden nafaka yükümlülükleri, taraflar arasında yeni sorunlara neden olabilmektedir. Süresiz nafakanın sosyal hayata etkisi, ekonomik bağımsızlığın kaybı ve yeniden evlenme gibi konularda bireyleri kısıtlayıcı etkiler doğurabileceği belirtilmektedir.
- Kusur Değerlendirmesi: Kusur değerlendirmesinin objektif yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Yargılama sırasında tarafların birbirlerine yönelik iddiaları ve bu iddiaların doğruluğu detaylı bir şekilde incelenmelidir. Aksi takdirde hakkaniyetsiz sonuçlar doğabilir. Bu durum, yargı sürecinin tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine uygun bir şekilde yürütülmesi açısından önem arz etmektedir.
- Cinsiyet Eşitliği: Yoksulluk nafakasının genellikle kadınlar lehine hükmedilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında farklı yorumlara yol açmaktadır. Bu durum, erkeklerin de ekonomik olarak zor durumda kalabileceği gerçeğini göz ardı edebilir. Hukuki düzenlemelerde cinsiyet eşitliğine daha fazla önem verilmesi gerektiği sıklıkla dile getirilmektedir.
- Ekonomik Koşullar ve Enflasyon: Nafaka miktarlarının uzun yıllar boyunca değişmeden kalması, ekonomik koşulların değişmesi durumunda adaletsiz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, nafaka miktarlarının periyodik olarak gözden geçirilmesi gerektiği savunulmaktadır. Ekonomik dalgalanmalar ve enflasyonun bireylerin yaşam standartlarını etkilediği dikkate alınmalıdır.
Uluslararası Hukukta Yoksulluk Nafakası
Uluslararası hukukta da yoksulluk nafakası benzer şekilde düzenlenmiştir. Birçok Avrupa ülkesi, yoksulluk nafakasını süreli olarak belirlemekte ve tarafların ekonomik bağımsızlıklarını teşvik eden düzenlemeler yapmaktadır. Örneğin, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde nafaka süresi genellikle belirli bir dönemle sınırlandırılmakta ve tarafların yeniden ekonomik bağımsızlık kazanmaları teşvik edilmektedir. Bu yaklaşım, Türkiye’deki süresiz nafaka tartışmalarına da ışık tutabilecek niteliktedir.
Çözüm Önerileri
Yoksulluk nafakası ile ilgili mevcut sorunların çözümü için çeşitli öneriler bulunmaktadır:
- Süresiz nafaka yerine, tarafların durumuna uygun olarak belirli bir süre ile sınırlandırılmış nafaka düzenlemeleri getirilebilir.
- Nafaka yükümlülüğünün ekonomik koşullara göre uyarlanabilmesi için periyodik değerlendirme mekanizmaları oluşturulabilir.
- Boşanma sonrası tarafların ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilmeleri için devlet destekli rehabilitasyon programları ve iş olanakları sağlanabilir.
- Yargılama sırasında kusur değerlendirmesinin daha objektif yapılması ve tarafların taleplerinin ayrıntılı olarak incelenmesi sağlanabilir.
- Toplumsal farkındalık çalışmaları ile boşanma sonrası bireylerin yeniden hayata tutunmasını kolaylaştıracak sosyal politikalar hayata geçirilebilir.
Sonuç ve Değerlendirme
Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi, boşanma sonucunda ekonomik açıdan zor durumda kalacak eşin korunması amacını taşımaktadır. Ancak bu düzenlemenin uygulamada bazı sorunlara yol açtığı bir gerçektir. Özellikle süresiz nafaka uygulamasının sınırlandırılması veya belirli şartlara bağlanması gerektiği yönündeki tartışmalar, hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, tarafların ekonomik bağımsızlığını teşvik eden düzenlemeler ve sosyal politikalar oluşturulmalıdır. Hukukun sosyal adaleti sağlama amacı, bu tür düzenlemelerle desteklenmelidir.
Hukuki süreçlerin karmaşıklığı ve hata paylarının yüksek olması nedeniyle, yoksulluk nafakası gibi konularda uzman bir hukukçudan yardım alınması, bireylerin hak kaybına uğramalarının önüne geçecektir. Bu sayede tarafların hukuki güvenliği sağlanırken, toplumsal barış ve adalet de tesis edilmiş olacaktır.