TMK 128. Madde- Yasal Temsilci Evlenmeye İzin Vermezse
“Madde 128- Hâkim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi
dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir”
Giriş
Türk Medeni Kanunu’nun 128. maddesi, evlenme ehliyeti ve yasal temsilcinin izni ile ilgili önemli bir hukuki düzenleme içermektedir. Bu madde, özellikle küçüklerin ve kısıtlıların evlenme hakkının korunması ile yasal temsilcinin izninin reddi halinde mahkeme yolunun açıklığa kavuşturulmasını sağlamaktadır. Hukuk sistemimizde bireyin özgür iradesi ile koruyucu mekanizmalar arasında bir denge kuran bu madde, hem teorik hem de uygulamalı açıdan çeşitli tartışmalara konu olmuştur.
Madde 128’in Metni ve Amacı
Türk Medeni Kanunu’nun 128. maddesi şu şekildedir:
“Hâkim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.”
Bu düzenleme, bireyin evlenme hürriyetini yasal temsilcinin keyfi kararlarından korumak üzere getirilmiştir. Yasal temsilci, genellikle anne, baba veya vasi gibi bireyin üretilen kararlarında yönlendirici rol oynayan kişilerdir. Ancak, bu yetkinin suistimal edilmesi veya keyfi kullanımı, bireyin temel hak ve özgürlüklerini ihlal edebilir. Madde 128, bu ihtimali bertaraf etmek üzere, yasal temsilcinin kararını hâkim denetimine tabi kılmaktadır.
Evlenme Ehliyeti ve Yasal Temsilcinin Rolü
Evlenme ehliyeti, Türk Medeni Kanunu’nda belirli yaş ve akıl sağlığı gibi şartlara bağlı kılınmıştır. 17 yaşını doldurmuş bireyler, istisnai durumlar hariç, yasal temsilcinin izni olmaksızın evlenemez. 16 yaşını doldurmuş olanlar ise ancak hâkim kararyla evlenebilir.
Yasal temsilcinin izni, bireyin yaşam deneyimi ve mali yönetim becerilerinin yetersiz olduğu varsayımına dayanır. Ancak, bu izin hakkı, evlenme hürriyetinin özüne zarar verecek şekilde kullanılamaz. Madde 128, yasal temsilcinin izni haklı bir sebep olmaksızın reddetmesi halinde, hâkime bu konuda karar verme yetkisi tanıyarak önemli bir denge sağlar.
Hâkimin Yetki ve Sorumlulukları
Hâkim, madde 128 kapsamında tarafları dinleyerek ve somut olayın koşullarını dikkate alarak karar verir. Bu noktada hâkimin sorumluluğu, bireyin evlenme hürriyetini korurken aynı zamanda toplumun ve bireyin çıkarlarını da gözetmektir. Hâkim, şu sorulara yanıt arar:
- Yasal temsilcinin izni neden reddettiği konusunda haklı bir gerekçesi var mıdır?
- Evlenmek isteyen bireyin yaşı, ruhsal ve fiziksel sağlığı bu evliliğin gerekliliklerini yerine getirecek düzeyde midir?
- Evlilik talebinin toplumun ahlakına veya hukuk kurallarına aykırı bir yanı var mıdır?
Bu sorulara verilen yanıtlar, hâkimin izin verip vermemesi konusunda belirleyici olur. Hâkim, tarafların beyanlarını ve olayın delillerini dikkatlice değerlendirmelidir.
Haklı Sebep Kavramı
Madde 128’de “haklı sebep” kavramı, yasal temsilcinin izni reddetmesi noktasında merkezi bir rol oynar. Haklı sebep, öznel değil, objektif kriterlere dayanmalıdır. Örneğin, evlilik talebinin kültürel, ekonomik veya ahlaki nedenlerle uygunsuz olduğu kanıtlanabiliyorsa bu bir haklı sebep olabilir. Ancak, keyfi veya subjektif nedenlerle izin verilmemesi, hâkim tarafından hukuka aykırı bulunabilir.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Madde 128’in uygulamasında çeşitli sorunlarla karşılaşılmaktadır:
- Keyfi Kararlar: Yasal temsilciler bazen kışsılın veya küçüklerin isteğklerine tamamen kayıtsız kalarak izni reddedebilir.
- Uzun Hukuki Süreçler: Hâkimin karar verme süreci bazen uzun sürebilir ve bu da evlilik talebinde bulunan tarafın mağduriyetine yol açabilir.
- Delil Sunumundaki Eksiklikler: Yasal temsilciler, reddetme gerekçelerini yeterince iyi bir şekilde ifade edemediğinde, hâkim karar verirken zorlanabilir.
Sonuç
Türk Medeni Kanunu’nun 128. maddesi, bireyin evlenme hakkı ile yasal temsilcinin koruyucu rolü arasındaki dengeyi sağlamaya yönelik önemli bir düzenlemedir. Ancak, bu düzenlemenin uygulamada etkin bir şekilde işlemesi için hâkimlerin, yasal temsilcilerin ve tarafların birlikte şuurlu bir şekilde hareket etmesi gereklidir. Hukuki sürecin daha hızlı ve etkili işlemesi, bireylerin temel haklarının korunması açısından elzemdir.