KARACABEY’DE ADALETİN YÖNÜ DEĞİŞTİ: HSK’NIN YARGI ÇEVRESİ KARARI ÜZERİNE
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 6 Ağustos 2025 tarihli kararıyla Karacabey, uzun yıllardır bağlı olduğu Bursa Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresinden çıkarılarak, yeni kurulan Mustafakemalpaşa Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresine dahil edildi. Kâğıt üzerinde bir “coğrafi düzenleme” gibi görünen bu adım, işin mutfağında olan biz hukukçular için yalnızca haritadaki yargısal sınırların değişmesi anlamına gelmiyor. Bu karar, Karacabey’deki adalet mekanizmasının işleyişini, dava yetkisini ve yargı kalitesini doğrudan etkileyecek nitelikte.
2024 yılı Bursa Adliyesi Faaliyet Raporu’na bakıldığında tablo oldukça net. Karacabey Adliyesi’nde 5 asliye ceza, 4 asliye hukuk mahkemesi bulunuyor. Mustafakemalpaşa Adliyesi’nde ise bu sayı 3 asliye ceza ve 3 asliye hukukla sınırlı. Karacabey, hem hakim-savcı hem de yardımcı personel sayısında Mustafakemalpaşa’nın önünde. Bu yalnızca nicelik değil, aynı zamanda hizmet kapasitesi anlamına geliyor. Ayrıca, dosya yükü verileri de çarpıcı: Karacabey Cumhuriyet Başsavcılığı’na yıl içinde gelen ve önceki yıldan devreden dosyaların toplamı 14.024 iken, Mustafakemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bu rakam 12.973. Yani Karacabey, hem daha fazla dosyaya bakan hem de daha fazla insan kaynağına sahip, daha yoğun bir adliye.
Böylesine güçlü ve kapsamlı çalışan bir adliyenin ağır ceza yargı çevresinin başka bir ilçeye bağlanması, mantıklı bir planlamadan çok, coğrafi yakınlık mantığıyla açıklanabilecek bir tercih gibi duruyor. Oysa ağır ceza mahkemelerinin verimli çalışabilmesi, yalnızca mekânsal yakınlıkla değil, deneyim, altyapı ve oturmuş işleyişle mümkün olur. Karacabey’in yıllardır süregelen Bursa ile olan adli bağlantısının koparılması, özellikle itiraz ve kanun yolu süreçlerinde belirsizlik yaratma riski taşıyor. Daha önce Bursa’da değerlendirilen bazı kararlar, artık yeni kurulan ve işleyiş aşamasında olan bir mahkeme tarafından ele alınacak. Bu durum, içtihat birliği bakımından da ciddi soru işaretleri barındırıyor.
Yargı yetkisinin değiştirilmesi, sadece dava dosyalarının adresini değiştirmez; adaletin ritmini, tarafların sürece olan güvenini ve yargının etkinliğini de doğrudan etkiler. Mustafakemalpaşa’ya bağlanmak, bazı vatandaşlar için ulaşım kolaylığı sağlayabilir; ancak adaletin hızı ve niteliği bu değişimle aynı oranda korunabilecek mi, asıl soru budur. Henüz yeni kurulan bir ağır ceza mahkemesinin, Karacabey gibi yüksek hacimli bir adliyeden gelecek iş yükünü kaldırabilecek mi sorusu cevapsız duruyor.
Bu noktada daha akılcı bir yöntem, dosya aktarımının aşamalı olarak yapılması, Mustafakemalpaşa’daki altyapı ve kadronun tam kapasiteye ulaştığından emin olunması olurdu. Ayrıca Bursa, Karacabey ve Mustafakemalpaşa arasında düzenli koordinasyon sağlanarak uygulama birliği korunmalıydı. Zira adalet, yalnızca coğrafi olarak “yakın” olmakla değil, öngörülebilir, güvenilir ve hızlı çalışmakla var olur.
Karacabey halkı ve biz hukukçular, yalnızca yakındaki bir mahkemeye değil, nitelikli bir yargılamaya ihtiyaç duyuyoruz. HSK’nın bu kararının, sahadaki somut veriler ışığında yeniden gözden geçirilmesi, adaletin hakkaniyeti ve sürdürülebilirliği için şarttır. Çünkü güçlü bir adliye varken, bu gücü başka bir merkeze bağlamak, adaletin terazisini dengelemek yerine, kefelerinden birini ağırlaştırmak demektir.