Av. Yunus Emre ÖZTÜRK

TMK 184. Madde- Boşanma Davasında Yargılama Usulü

“Madde 184- Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununa tâbidir:

Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat
getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.

Hâkim, bu olgular hakkında gerek re’sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.

Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.

Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.

Boşanma veya ayrılığın fer’î sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hâkim tarafından
onaylanmadıkça geçerli olmaz.

Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.”

Türk Medeni Kanunu’nun 184. maddesi, boşanma ve ayrılık davalarında uygulanacak yargılama usulüne ilişkin temel kuralları düzenlemektedir. Bu madde, özel hukukun aile hukuku alanında önemli bir yere sahiptir. Anılan düzenleme, boşanma veya ayrılık davalarının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na (HUMK) tabi olmasını öngörmekle birlikte, bazı istisnai kuralları da belirlemiştir. Aşağıda, bu maddede yer alan düzenlemeler detaylandırılarak ele alınacaktır.

1. Boşanma veya Ayrılık Davasının Dayandığı Olguların İspatı

TMK m. 184’ün 1. fıkrası, hâkimin, boşanma veya ayrılık davasına konu olan olayların ispatlanmış sayılabilmesi için bunlara vicdanen kanaat getirmesi gerektiğini düzenlemektedir. Bu fıkra, hâkimin, delilleri şekilcilikten uzak bir şekilde değerlendirme yetkisini ve sorumluluğunu ortaya koymaktadır. İspat kuralı, tarafların ileri sürdükleri iddiaların hukuki ve fiili temelini ortaya koymalarını zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu ispatın hâkimin vicdanına hitap etmesi gerekliliği, davalarda çıkabilecek yanıltıcı veya eksik delillerin kabul edilmesini önlemeyi amaçlamaktadır.

Boşanma davaları, bireylerin hayatının en önemli dönemlerinden birinde ortaya çıkan ve hem psikolojik hem de hukuki olarak çok karmaşık bir süreci temsil eden bir hukuki uyuşmazlık türüdür. Bu nedenle, mahkemelerin, tarafların ileri sürdüğü olguların gerçeği yansıtıp yansıtmadığını dikkatle değerlendirmesi gereklidir. Hâkim, sadece taraflarca sunulan delilleri incelemekle yetinmez, aynı zamanda delillerin çelişkili olup olmadığını ve genel davaya etkisini de tartar.

1.1 Delil Değerlendirmesinde Hâkimin Rolü

Hâkimin, tarafların sunduğu delilleri değerlendirme şekli, birçok faktörü kapsar. Örneğin, taraflar arasındaki iletişim kayıtları, tanık ifadeleri, uzman raporları ve diğer somut deliller, mahkemeye tarafın ileri sürdüğü iddiaların doğruluğu konusunda ipucu sunabilir. Ancak, tarafların özel hayatları ve davanın hassasiyetleri dikkate alınarak delillerin değerlendirilmesinde hukuki çerçevede hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. Yargıtay kararları, hâkimin delilleri değerlendirirken yalnızca şekilsel doğruluktan ziyade, olayların özüne inmesi gerektiğini sürekli vurgulamıştır.

1.2 Yargıtay Kararları ve İspat Standardı

Yargıtay, boşanma davalarında ispat yükünün taraflar arasında nasıl dengeleneceğine dair içtihatlar geliştirmiştir. Örneğin, “Bir olayın yalnızca tanık beyanıyla desteklenmesi, mutlak olarak yeterli kabul edilemez; bu beyanların diğer delillerle desteklenmesi gerekir,” şeklindeki içtihat, mahkemelerin dikkat etmesi gereken standartları ortaya koymaktadır. Hâkimin, tanık ifadelerinden ziyade somut belgeler ve olayların genel bağlamına dayalı bir kanaate ulaşması gerekmektedir.

2. Yemin Teklifi Yasağı

Maddenin 2. fıkrası, boşanma ve ayrılık davalarına özgü bir yargılama usulü getirmektedir. Bu kapsamda, hâkim, davanın dayandığı olguların ispatı için taraflara yemin teklif edemez. Aynı şekilde, tarafların da yemin teklif etmesi yasaklanmıştır. Bu düzenlemenin temelinde, boşanma ve ayrılık davalarında tarafların subjektif ifadelerine dayanılarak karar verilmesinin önüne geçmek ve mahkemenin daha somut deliller üzerinden karar vermesini sağlamak amacı yatmaktadır.

2.1 Yemin Teklifi Yasağının Pratik Sonuçları

Boşanma davalarında taraflar arasındaki gerginlik, çoğu zaman yanlış veya eksik beyanlarda bulunulmasına sebep olabilir. Bu nedenle, taraflara yemin teklif edilmesinin yasaklanması, dava sürecinin daha sağlıklı yürütülmesine katkı sağlar. Yemin teklif yasağı, tarafların dava süresince baskı altına alınmasını önlerken, aynı zamanda mahkemenin tarafsızlığının da korunmasını temin eder.

2.2 Yargıtay Kararlarında Yemin Teklifi Yasağı

Yargıtay’ın bu konuda verdiği bir kararında, “Tarafın yemin etmesi, davanın maddi gerçekliğini ortaya koymada yeterli bir delil teşkıl etmez,” şeklinde bir ifade yer almıştır. Bu karar, yemin teklif yasağının mahkemelerde nasıl uygulandığını ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, bu yasağın, tarafların psikolojik baskıdan korunmasını sağlayan bir araç olduğu belirtilmiştir.

3. Taraf İkrarlarının Hâkimi Bağlamaması

Madde 184’ün 3. fıkrası, tarafların boşanma veya ayrılık davasına ilişkin ikrarlarının hâkimi bağlamayacağını ifade etmektedir. Bu düzenleme, tarafların mahkeme huzurunda gerçek durumu gizlemek amacıyla gerçeğe aykırı beyanda bulunmalarını önlemeyi hedeflemektedir. Hâkim, tarafların ikrarlarının ötesinde olayların gerçekliğine ulaşmak için inceleme yapma yetkisine sahiptir.

3.1 Taraf Beyanlarının Güvenirliği

Bu ilke, özellikle boşanma davalarında tarafların bazen davanın hızlı bir şekilde sonuçlanması için gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmasını engellemeyi amaçlar. Mahkeme, tarafların öne sürdüğü iddiaların gerçekliğini ayrıntılı bir incelemeyle teyit etmelidir. Bu noktada, hâkimin sadece tarafların beyanlarına değil, olayların tüm koşullarına odaklanması gerektiği açıktır.

3.2 Yargıtay İçtihatları

Yargıtay, taraf beyanlarının hâkimi bağlamaması ilkesini pek çok kararında desteklemiştir. “Mahkeme, tarafların kendi aralarında anlaşarak sunduğu beyanları sorgulamalı ve olayların gerçekliğini bağımsız delillerle değerlendirmelidir,” şeklindeki bir karar, bu konuda rehber niteliğindedir.

4. Delillerin Serbestçe Takdiri

TMK m. 184’te yer alan bir diğer kritik düzenleme, hâkime delilleri serbestçe takdir etme yetkisinin verilmesidir. Bu, hâkimin taraflarca sunulan delilleri belli bir şekil şartına veya katı kurallara tabi olmaksızın değerlendirebileceği anlamına gelir. Ancak bu serbesti, hâkimin objektif ve vicdanı kanaatine uygun bir karar vermesi şartıyla sınırlıdır.

4.1 Delillerin Değerlendirilmesi ve Takdir Yetkisi

Mahkemeler, delil serbestisi ilkesini uygularken özellikle çocukların velayeti, mal bölümü ve nafaka gibi önemli konularda tarafsız bir şekilde karar almak zorundadır. Delillerin değerlendirilmesinde hâkim, olayların bütününü dikkate almalı ve kararını buna göre vermelidir. Ayrıca, delillerin hukuki geçerliliği ve olaylarla olan bağlantısı da dikkatle incelenmelidir.

Sonuç

Türk Medeni Kanunu’nun 184. maddesi, boşanma ve ayrılık davalarında hâkimin ve tarafların yargılama sürecindeki rol ve sorumluluklarını belirleyerek, bu özel davalarda uygulanacak usulü şekillendirmektedir. Hâkimin vicdanına dayalı bir yargılama yapılmasını öngören bu düzenleme, adil ve tarafsız bir sonuca ulaşılmasını amaçlamaktadır. Ancak, hukuki konuların karmaşıklığı ve yapılabilecek hataların geri döndürülemez sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurularak, uzman bir hukukçudan destek alınması önerilmektedir.

Uyarı
Web sitemizdeki tüm makaleler ve içeriklerin telif hakkı Av. Yunus Emre ÖZTÜRK'e aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka mecralarda yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.
Sitemizde yer alan içerikler ile ilgili sorumluluk kabul etmemekle birlikte, makalede yer alan bilgiler ile ilgili mevzuatın ve uygulamanın değişme ihtimaline binaen konuyla ilgili tarafımızla iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir